top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıPELÄ°N KARAMAN

MEDYA OMBUDSMANI FARUK BİLDİRİCİ: GAZETEYİ YÖNETENLER OKURA KARŞI GAZETENİN HER SATIRINDAN SORUMLU.

Üsküdar Üniversitesi İletişim fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof.Dr. Süleyman İrvan tarafından gerçekleştirilen online söyleşide Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ile 'Gazetecilik Etiği' konuşuldu.

Söyleşiye Faruk Bildirici tanıtarak başlayan Prof.Dr. Süleyman İrvan 'Türkiye'de okur temsilcisi nedir ve sen nasıl görüyorsun?' sorusunu sordu. Faruk Bildirici şu cevabı verdi: '1990'ların sonunda Türkiye'de medyanın etik sorunlarının artması ile Türkiye'de okur temsilciliği gündeme geldi. Ondan önce Türkiye Gazeteciler Cemiyetinde Umur Talu öncülüğünde Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluklar bildirgesi kabul edildi ve Milliyet Gazetesinde ilk olarak Yavuz Baydar ilk okur temsilcisi oldu. Sabah, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde okur temsilcisi istihdam edilmeye başlandı ancak uzun sürmedi. Bugün geldiğimiz noktada maalesef okur temsilciliği kalmadı. Okur temsilciliği okurla gazete arasında bir köprü ama temel olarak bakıldığında bir öz denetim müessesesi. Okur temsilcisi istihdam eden gazete okuruna ve bütün haber tüketicilerine kendi içinde denetleyeceğini ve duyuracağını söylüyor. Şeffaf bir süreç başlatmış oluyor. Bu sürecin şeffaf olması okur ile gazete arasındaki güveni tazeliyor. Okurun gazeteye güveni zedelenirse ki son dönemde çok fazla görüyoruz okur oradan kopuyor. Hatayı yapan gazeteciler zor durumda kalabiliyor fakat mesele hata yapmamak değil hatayı tekrarlamamak. Ben şuna inanıyorum ki hiçbir gazeteci kasıtlı bir şekilde hata yapmaz veya yanlış bilgi vermez

'Gazeteci denince biz gerçeğe sadakatten bahsediyoruz.'

Ajanstan alınan bilgilerin İnternet sitelerinde doğrulanmadan yayınlanmasını eleştiren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici:' İnternetteki haber sitelerinin çoğunda özellikle Anadolu'dan gelen yerel haberleri otomatiğe bağlamışlar. Anadolu Ajansı, DHA ve İHA 'dan gelen haberler otomatik olarak sisteme geçiliyor. Burada yapılan hatalar yayınlanıyor. Dijital habercilikte şu başladı; Önemli bir haber bir İnternet sitesinde yayınlandığında diğer sitelerde aynı haberi alıp koyuyorlar. İnternet siteleri arasında farklılık kalmıyor.Farklılık kalmayınca nasıl gelir elde edecekler onu göreceğiz. Prof.Dr. Süleyman İrvan Anadolu Ajansı da dahil olmak üzere şirketlerin aboneliği üzerinden şirket haberleri denilen bir gazetecilik pratiğinin ortaya çıktığını söyledi. Medya Obudsmanı Faruk Bildirici şirket haberlerinin gazeteciliğe yapılan bir ihanet olduğunu belirtti ve ekledi: 'Biz gazeteci denince gerçeğe sadakatten bahsediyoruz. Şirket haberi ile şirket reklamlarının tanıtım bültenleri arasında fark var. Biz insanlara bilgi vermekle mükellefiz. Şirketleri tanıtmak ve insanları şirketlerin bir ürününü aldırmaya yöneltmek arasında fark var. Bunlara haber değeri vererek okuru kandırmış oluyoruz. Gazetelerin fiilen ilkeleri de kalmadı. Hayatın bir çok alanında da uygulanmıyor.

'Okur temsilcisinin gerçekten işlevsel biçimde çalışması için editöryel bağımsızlık şart.'

Prof.Dr. Süleyman İrvan'ın '2010 yılında dört gazetede okur temsilcileri vardı ve giderek artacak şeklinde bakıyorduk. O yıllar medyada etik gazeteciliğe yönelim vardı. İlk olarak Milliyette etkisiz hale getirdiler ve birden bire okur temsilcisi kalmadı. Okur temsilcisine ihtiyaç mı kalmadı?' sorusuna Faruk Bildirici şu cevabı verdi: 'İhtiyaç bitmedi fakat birkaç sorun baş gösterdi. Birincisi okur temsilcilerini sadece hakla ilişkileri götürmesi için tayin edinildi. Daha sonra öyle olmadığı gazete yönetimini eleştirmeye ve yanlışları sergilenmeye başlayınca hem gazete yönetimi hemde patronu rahatsız oldu. Onların istediği görüntüyü kurtarmak ve okur temsilcisinin hiçbir şey yapmamasıydı. Okur temsilcilerine mesela bana sürekli müdahaleler başladı. Okur temsilcisinin gerçekten işlevsel biçimde çalışması için editöryel bağımsızlık şart. Müdahalelerden örneğin son konulardan Osman Müftüoğlu Dardanel markasının ton balığı reklamına çıktı. Ton balığının çok yararlı olduğunu ve herkesin tüketmesi gerektiğini söyledi. Bir süre önce Hürriyet gazetesindeki bir yazısında dip balıklarının yenmemesi gerektiğini, dip balıklarında ağır metalin tehlikeli olduğunu kendisinin de tüketmediğini söylemişti.Osman Müftüoğlu zararlı dediği balıkların reklamına çıktı. Ben bunu yanlışı eleştirdim. Sen bizim yazarımızı yalancı durumuna düşürüyorsun deyip yazıyı koymadılar. Buna benzer pek çok olay oldu.

'Okur temsilcilerinin bağımsız olması gerekiyor'

Prof.Dr. Süleyman İrvan'ın '2019 Hürriyeti bırakmak zorunda kaldınız ve genel medya yazıları yazmayı reddedip kendi sitenizde medya ombudsmanı olarak devam ediyorsunuz. Bu kararı alma süreciniz nasıl oldu?' sorusuna şu şekilde yanıt verdi: 'Bir gazeteci için çizgi tutarlılığı çok önemli. kırk yıllık gazetecilik yapmışım mış gibi yapmak kendimi inkar olurdu. Böyle yapmak birkaç sonra okur nezlinde hiçbir itibarım kalmaz. Değersiz bir gazeteci haline gelirim. Türkiye'de Türkiye'nin içinde bulunduğu medyanın sahiplik yapısı, etik gelenekleri, özgürlüğü gibi sorunlar nedeniyle gazetelerin kendi içerisinde öz denetim mekanizmasını çalıştırmak zor. İşlevini hakkıyla yerine getiremiyor. Dünyada farklı modeller var. Okur temsilcilerinin bağımsız olması gerekiyor. Kurumların içerisinde olmayınca ben bunu bağımsız olarak yapabilir miyim bu aslında bir deneme.Türkiye'de tamamen medyanın dışında medyadan bağımsız medya ombudsmanı bir kurum olsa çok yararlı olacağına inanıyorum. Bütün çabalarım Türkiye'de medya iletişim camiasındaki insanlar bu kurumun gerekliliğini kabul etsinler ve buradan kurumsallaşmaya gitsinler.

'Etik mücadelesini hemen sonuç alınabilecek bir çaba olarak görmüyorum.'

Sözcü gazetesindeki 'Karşılıksız aşk ölüm getirdi' başlığını eleştirdiği yazısına tepki alıp almadığı sorulan Faruk Bildirici Türkiye'de gazetecilere yanlış yaptığı söylenince yanlışı kabul etme konusunda ciddi problemler yaşandığını söyledi: 'Etik mücadelesini hemen sonuç alınabilecek bir çaba olarak görmüyorum. Etik ile ilgili çabalar zaman içerisinde sonuç verir. Benim yazdığım yazıyı o gazeteci arkadaş hatasını anlamıştır ve bir sonraki haberde o hatayı yapmaz o yapsa bile başkaları yapmaz. Biz aslında küçük bir camiayız. Ben hep şunu söylerim; Gazeteci milleti aynı kavanozda yaşar. 'Karşılıksız aşk ölüm getirdi' başlığı her şeyden önce cinayeti meşrulaştırır. Türkiye'de zaten kadınlara yönelik haberlerde bu takım problemler var. Burada sanki trafik canavarı birden ortaya çıkmış ve durup dururken kadın ölüvermiş gibi oluyor. Karşılıksız aşk lafı yanlış, karşılıksız aşk olmaz. Karşılıksızsa aşk değildir. Saplantıdır, sarkıntılıktır ama aşk değildir. Önemli olan etik diyorsak kimseye zarar vermemeli. Kimseye zarar vermemek için her haberi yazdıktan sonra bir soru sorulmalı: 'Ben bu haberle masum bir insana zarar veriyor muyum?'. Her gazeteci her haberde bunu sormalı. Hayatını kaybetmiş insanlara saygı göstermek gerekiyor. Hayatta olmayan bir insanla ilgili haber yazarken onun hakları konusunda daha titiz olmak gerekiyor çünkü ölmüş bir insan yazdığınız şeyle ilgili bir savunma yapamaz. Devrek'te 12-13 yaşlarında bir genç kız öldürülmüştü. İlçenin kaymakamı öldüren kişi ile aralarında cinsel ilişki olduğunu tahmin ediyoruz bu yüzünden öldürüldü şeklinde açıklama yaptı. Kaymakam böyle bir açıklama yapıyor ve gazeteciler bunu doğruymuş gibi yazıyor. Bu o insanın anısını lekelemekten başka bir şey değil. O gazetecinin işi kaymakamın söylediklerinin doğruluğunu araştırmak ve böyle yazmak ne kadar doğru, bu insana bir zarar verir mi sorularını sormak zorunda.

'Yerel muhabirler güç odaklarının görüşlerinden çok etkileniyor'

'Siz 50 yazı yazdınız ve büyük ölçüde yazdıklarınızın dikkate alındığını düşünüyorum. Haber siteleri sizin yazdığınız yazıları haberleştiriyor. Geleneksel medya dediğimiz mecralar ise uzak kalıyorlar. Bu tür iyi gazetecilik yapma iddiasında olanlar bile mesafeli duruyorlar. Bu durumun nedeni nedir?' sorusuna Faruk Bildirici şu şekilde yanıtladı: 'Bunun çeşitli nedenleri var. 65 yaşın üzerindeki insanların değersizleştirildiği yönünde bir eleştirim oldu. Sağlık nedenleri ile onları korumak gerekirken bir yandan insanları değersizleştirmemek, ayrımcılık yapmamak, onları hayattan uzaklaştırmamak ve hatta suçlu gibi göstermemek gerekiyor. Ondan sonra 65 ve üstü insanlarla ilgili olumlu haberlerde çıktı.Bu insanların sokağa çıkması gerektiği tartışmaları oldu. En son Akşam gazetesinde 65 ve yaş üstü yaşındakilere konan sokağa çıkma yasağı kırık kalp sendromuna yol açabileceği konusunda haber çıktı.Türk toplumu olarak yaşlılara saygı gösteren bir toplumken onları dışladık ve ayrımcılık yaptık. Ben bunu yazdım ve birtakım olumlu şeylere yol açtı. Benim eleştirilerimin bazıları yerini buluyor bazıları bulmuyor. Diğer bir örnekte Adana'da 'Dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurulduğu şeklinde yazılmıştı. 'DUR' ihtarı meselesinin doğru olmadığını ve gencin durduktan polis kurşunuyla göğsünden vurulduğunu yazdım. Gazetecilerin resmi açıklamaları hemen doğruymuş gibi yansıtmasının doğru olmadığını yazdım. Nitekim açığa çıktı ve polis tutuklandı. Olimpos bölgesinde ki olaylarda gördüğümüz gibi yerel muhabirlerin oralardaki güç odaklarının görüşlerinden çok etkileniyor. Sadece onlara dayanarak haber yapılıyor ve mesele araştırılmıyor. Yaptıktan sonra dönüp içeriğe bakmıyor. Karşıt görüşlere, çevrecilere, arkeologlara, belediye yöneticilerine asla görüş sormuyorlar.Türkiye'de hep yaygın medyada problemler kadar yerel habercilikte de çok ciddi problemler var. Yerel haberciliği merkeze taşıyan ajanslarda ciddi problem var.

'Gazetecinin doğruyu yansıtması ve okuruna güven vermesi gerekiyor.'

Haberin ömrünün eskisi kadar uzun olmadığını ifade eden Faruk Bildirici sırf ilgi çeksin diye yanlış haberlerin yayınlandığı söyledi. Olta haberleri olarak adlandırılan ve içerikle örtüşmeyen haberlerin gazetecilik olmadığını belirtti. Gazetecinin doğruyu yansıtması ve okuruna güven vermesi gerektiğini vurgulayan Faruk Bildirici: 'Milliyet en çok okunan haber sitesiydi ancak şimdi değil çünkü güvenirliğini kaybetti. Bu yöntemle bir kaç gün fazla tiraj alabilirler ama bir süre sonra bunu kaybederler. Gazetecilik etiği Süleyman Hoca'nın da söylediği gibi vicdan işidir. Bir gazetecinin vicdanının olması lazım. İkinci olarak da yanlış yaptıktan sonra yanlış yaptığını anlayıp utanabilmesi lazım. Böyle olmazsa gazetecilik etiğinden söz edemeyiz.'

'Gerçeği arama çabasından çok kendi tarafını koruma çabası var.'

Söyleşide Prof.Dr. Süleyman İrvan tarafından Türkiye'deki medya ortamında büyük bir kutuplaşmanın var olduğu belirtildi. Eleştirilerin doğruluğundan çok kime yönelik olduğunun daha fazla önem kazandığını söyleyen Prof.Dr. Süleyman İrvan: 'Türkiye'de gazeteciliğin bu kadar kutuplaşması ve etik kaygıdan çok daha farklı bir kaygının ortaya çıkmasını gazetecilik açısından nasıl bir soruna yol açıyor?' şeklinde sordu. Kendisinin mümkün olduğu kadar tarafsız yaklaştığını belirten Faruk Bildirici: 'Olimpos ile ilgili haberi yazarken en doğru haberi yapanlardan birinin Hürriyet olduğunu yazdım. Örtülü reklam konusunda ise Hürriyet'i eleştirdim. Televizyonda yorum yapan bazı insanları titr olarak gazetecilik yazıyor. Aslında onlar siyaset yapıyorlar ve bazı siyasi partilerle ilişkileri var. Bazı ekonomi yazarlarının bazı finans kuruluşları ile ilişkileri var. Bunların izleyici ve okur tarafından bilinmesi gerekiyor ki insanlar ona göre değerlendirsin. Kutuplaşma meselesi çok büyük zarar veriyor. Gerçeği arama çabasından çok kendi tarafını koruma çabası var. CHP ile ilgili bir olay bazı gazetelerde nasıl verileceğini biliyoruz. Türkiye'deki pandemi sürecinde ne konuşuyoruz gazetecinin görevinin toplum sağlığını düşünmek ve buna yönelik haber yapılması, yönetimi eleştirmek ve düzeltilmesini sağlamak. İktidar yargısı medyada önemli ölçüde başarılı ilan etti ve alkışlamaya başladı. Bir yandan alkışlayıp bir yandan nasıl eleştirebilirsiniz. Gazetecinin tarafsız olması teorik açıdan çok da mümkün değil. Gazetecinin de bir dünya görüşü, bakışı var haberleri seçmesi hep taraftır. Bana göre gazetecinin tarafsızlığı mutlak bir anlamda tarafsızlık değil ahlaki bir tarafsızlık söz konusu. Sahada bir konuda araştırma yaparken veriler karşısında kendimizi tarafsız hissetmemiz gerekir. Bütün artıları ve eksileri toplayıp okura aktarmanız ve okurun karar vermesi gerekiyor. Gazetecinin hem tarafsız hem de ön yargılı olmaması gerektiğinin önemini vurguladı. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici tarafsız ve ön yargısız olunmadığında haber yazılamayacağını söylüyor.

'Gazetecilik insan mesleğidir, insan mesleğinin yapılabilmesi için insana dokunmak gerekir'

Türkiye'de son dönemde haber birimlerinde çalışan muhabir sayılarının azaldığı belirten Prof.Dr. Süleyman İrvan Pandemi sürecinde ajans haberciliğine daha fazla kaydığını ifade etti. 'Türkiye'deki haberciliğin gelecekte ne durumda olacak?' sorusuna Faruk Bildirici Ahmet Hakanın Hürriyet'te yazmış olduğu yazıyı örnek verdi. Ahmet Hakan'ın yazısında belirtiği gazeteciliğin evden yapılabildiği ve patronun tasarruf ettiği şeklindeki yorumuna:'Bence gazeteci patron daha fazla kar elde etti şeklinde değil 'gazeteci olarak nasıl daha iyi gazetecilik' yapabiliriz şeklinde bakabilmeli. Bir gazeteci için birinci önceliğin her zaman kamu yararı olduğuna inanırım. İkincisi patron yararı üçüncüsü kişisel yara olmalı. Ahmet Hakan'ın söylediklerinde 'nasıl daha iyi gazetecilik yaparız?' sorusunun cevabı yok. Gazetecilik insan mesleğidir, insan mesleğinin yapılabilmesi için insana dokunmak gerekir. Yüz yüze ilişki kadar başarılısı yoktur. Örneğin 10 yıl öncesinde televizyonun çok etkili olduğu için meydan mitingleri yapılmadı. Televizyon propagandalarına önem verildi ancak sonradan anlaşıldı ki meydan mitingleri olmadan insana dokunmadan olmuyor. Ahmet Hakan'ın yeni fark ettiği pandemi ile tekrar konuşulan şey 2000'lerin başında zaten dünyada yaşandı. Teknoloji ile evlerden çalışılabileceği, dijital sistemler ile devam edilebileceği.Sonradan vazgeçildi çünkü herkes evde aynı disiplin altında çalışmadığı, insan ilişkileri ve ekip çalışmalarını yok ettiği için verimlilik azaldı. Hürriyet'te yönetici iken ortak alanda içmeyi yasakladım ve sigara odalarının beklenmedik bir faydasını gördük. İnsanların birbirleriyle daha fazla ilişki kurmadılar, daha iyi ekip olduk ve birbirine daha fazla haber aktardılar. Haber üretimimiz arttı çünkü iletişimiz arttı. Yaşar Kemal röportaj için 'insana yaşamın özüne varmaktır' diyor.Yaşamın özüne bu ekranlardan varamayız.

4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page