top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıPELÄ°N KARAMAN

ÃœMÄ°T ALAN: GAZETECÄ°LÄ°K PROPAGANDA KAYGISI Ä°LE BAÅžLADI

Güncelleme tarihi: 12 Nis 2020


 

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından Ümit Alan ile yapılan söyleşide ''Gazetecilik ve Hakikat İlişkisi'' konuşuldu.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen online söyleşiye Birgün gazetesi köşe yazarı Ümit Alan konuk oldu. Ümit Alan gazetecilik mesleği ile ilgili soruları yanıtladı.

''Hakikat bize bedelsiz bir ÅŸekilde gelmedi.'

Prof.Dr. Süleyman İrvan söyleşiye şöyle başladı: '' Gazetecilik doğruyu söyleme mesleğidir . Bu tanım gerçekten gazetecilik mesleğini tanıtan bir tanım mı? sorusuna Ümit Alan şu şekilde cevapladı: '' Gazetecilik hakikatin peşinde koşma mesleğidir ama başlangıcında bu kaygıyla başlamamış. Zaman içerisinde şartlar ve insanların beklentileri gazeteciliği buraya götürmüş ve normlaşmış. Ümit Alan hakikatin bedelsiz bir şekilde gelmediğini ve gazeteciliğe de bedelsiz bir şekilde norm olmadığını ekledi.

''Gazetecilik propaganda kaygısı ile başladı.''

Söyleşide Prof. Dr. Süleyman İrvan gazeteciliğin doğruyu söylemek mesleği olduğunu ve bu doğrunun bulunması için bir bedelin ödenmesini, bedelini ödeyen kişinin dediğinin olduğunu ifade etti. bunun üzerine Ümit Alan şu sözleri ekledi: '' Gazetecilik başlangıçta bir propaganda kaygısıyla başlamış. Osmanlı topraklarında ilk gazete Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'da kendi adına propaganda yapması amacıyla çıkmıştır. 1800'ler öncesi Amerika'da çıkan gazeteler propaganda amaçlıydı. Zaman içerisinde iş ticarileşince ve ekonomik biçim kazanınca bütün müşterileri memnun etme kaygısı ortaya çıkmış.''

'' İnternet yaygınlaşana kadar Penny gazetelerini hepimiz okuyorduk''

Prof. Dr. Süleyman İrvan Amerikan gazeteciliğinin dünya üzerinde gazeteciliğin standartlarını belirlediğini ifade etti. Penny basının daha çok kitleye ulaşabilmek için daha ucuz gazete üretilebileceğini ve bu işin karlı olduğunun ispatlanmasının dünyadaki gazeteciliği etkilediğini söyledi. Ümit Alan şu sözlerle devam etti: '' Penny gazeteciliği aslında reklamcılarla aynı yolda yürümeye dönüştürmüş. 1990'ların ikinci yarısında internet yaygınlaşana kadar Penny gazetelerini hepimiz yaygın olarak okuyorduk. Gazeteciliğin televizyon haberciliği haricindeki en büyük normu buydu. Gazetelerimiz reklam veren birtakım ticari kuruluşlar tarafından finanse ediliyordu. Çeşitlilikleri nedeniyle belirli bir ölçüde tarafsızlık yakalıyorduk . İnternet ile birlikte onu kaybetmiş durumdayız.

'' İnsanlar gazeteciliği yaparken devleti ürkütmemeye çalışmışlar.''

Prof. Dr. Süleyman İrvan ''Osmanlıdaki gazeteciliğin tarihine bakıldığında ilk yaygınlaşması vilayet gazeteciliği ile başlıyor. İstanbul basını haricinde Anadolu'da devlet gazetecilği geleneği var. Bazı kesimler açısından Türkiye'de gazetecilik açısından yanlış bir başlangıç olarak görülüyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?'' sorusuna Ümit Alan şu şekilde cevapladı: '' Çarpık bir gelenek yaratmış. Gazeteciliğin idoğması ilk gazete Takvim-i Vekayi 2. Mahmut'un batılılaşma hevesi ile başlamış. O dönemde yazacak ve okuyacak insanlar ticaret olmadığı için devlete bağlı kurumlarında çalışıyorlar. Dolayısıyla bu insanlar gazeteciliği yaparken devleti ürkütmemeye çalışıyorlar. ''


'' Türkiye'de gazeteciliğin hikayesi, gazetecilik yapmak için mücadele tarihi''

Prof. Dr. Süleyman İrvan '' Evrensel gazetecilik dediğimiz bir gazetecilik anlayışı var. her ülkenin de kendine özgü bir gazetecilik anlayışı var. Bu iki anlayış arasında bir gelgit yaşanıyor. bu konuda ne düşünüyorsunuz?'' sorusuna Ümit Alan şunları ifade etti: '' Gelgit tarih boyunca mücadele ile geçmiş. Türkiye'de gazeteciliğin hikayesi gazetecilik yapmak için mücadele tarihi. Çürüme dönemi bize denk geldi yanılgısı var. Tarih okuyunca ve yazmaya girişince geçmişteki insanlarda bizden farklı şeyler yaşamamışlar. Sosyal medya ile insanlar arasındaki etkileşimle daha katmanlı yaşıyoruz. Türkiye'de zaman zaman evrensel geleneklere yaklaşmışız. Mücadele eden gazeteciler olmuş ama onlarda zamanla bir noktadan sonra ya mağdur edilmişler ya da küstürülmüşler.''


'' Önleyici gazetecilik yapılmalıydı'' Prof. Dr. Süleyman İrvan '' Medyanın korona virüs salgını sırasındaki performansını nasıl buluyorsunuz?'' sorusuna Ümit Alan '' korona virüs salgını Türkiye' ye bir günde gelmediği için daha önce davranılabilirdi. Medya daha uyarıcı olabilirdi. Uzman insanlar değil ismi bilen insanlar tercih edildi. Canan Karatay, Ahmet Rasim Küçükusta, Oytun Erbaş gibi. Kamuoyunu rahatlamak için birkaç uzman seçildi. Olay çok küçümsendi. Basit bir griptir, Türk genini etkilemez, kelle paça çorbası için geçer diyen insanlar hala ekrana çıkarılıyor. Amerika'da medya görevini yaptı. Alarm verdi ama kimsenin umurunda olmadı. Önleyici gazetecilik yapılmalıydı. Amerika' da yapıldığı zamanda umursanmadı. Burada bir hakikat krizi var. Hakikatin bedeli konusunda hakikat bu kadar yıpranınca bedeli ödenmeyen, yozlaştırılan bir şey olunca insanlarda neye inanacağını şaşırmış durumda.



'' Kağıdın yok oluşunu hızlandıracak ''

Prof. Dr. Süleyman İrvan bu sürecin gazetecilik açısından risk oluşturduğunu ve bu konuda karamsar düşüncelerinin olduğunu belirtti. Bu salgının uzun sürerse Türk medyasını nasıl etkileyeceğini sordu. Ümit Alan şu şekilde cevapladı: '' Kağıt yok olacak diyorduk. Sanırım kağıdın yok oluşunu hızlandıracak ancak Türkiye' de hiçbir dijital platformun geliri yok ve bir yere bağlı olmak zorunda. Süleyman İrvan batıdaki New York Times ve Guardian örneklerini vererek Türkiye'de böyle bir okur inisiyatifin oluşturulabilir mi şeklinde sordu. Ümit Alan şu cevabı verdi: '' Bizde okuma kültürü onlar kadar olmadığı ve bu işin bedelinin ödemem gerekiyor bilinci olmadığı için çok uzun vadede oluşabilir. İnsanlar aldatılmaktan ve karanlıkta yürümekten bıktıklarında yöneleceklerdir.


'' Gazeteciler reklamcı gibi reklamcılar gazeteci gibi davranmak zorunda''


Dr. Öğr. Üyesi Esra Gül Atalay’ın, '' Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde gazeteci yetiştiriyoruz. Türkiye'de doğru yazan gazeteciler hapse atılıyor, gözaltına alınıyor. Böyle bir atmosferde gazeteci adaylarını nasıl cesaretlendirisiniz ? '' gazeteci Ümit Alan şu şekilde yanıtladı: '' Cesaret hep lazım. Ben yüksek lisans tezimi gazetelerdeki çalışan insanların mutluluğu üzerine yaptım. 2001 kriziyle birçok insan işsiz kalma korkusuyla daha düşük maaşla çalışıyorlardı. Sadece biraz mutlu yeni kurulan Vatan gazetesi vardı. Birebir yaptığım görüşmelerde yansıtılan mutsuzluğu görünce gazeteci olmaktan vazgeçtim. Gazeteciliğin geleceğini daha iyimser görüyorum çünkü ilerleyen süreçte gazetecilik daha bireysel yapılan bir işe dönüşecek gibi. 16 yıldır reklam yazarlığı yapıyorum ama gazetecilikten hiç bıkmadım. Bir yandan hep yazmaya ve üretmeye çalıştım. Şuanda gördüğüm olay gazeteciler reklamcı gibi reklamcılar gazeteci gibi davranmak zorunda.



21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page